‘Süper Öğrenci’ için Yoga
Yoganın eğitime girişi 1970’lerde Fransa’da, İngilizce öğretmenliği yapan Micheline Flak ile başlıyor. Öğretmenliğin yanı sıra Hatha yoga pratiğini devam ettiren Flak, dersler esnasında öğrencilerine kendi bilgileri doğrultusunda nefes egzersizleri ve çeşitli basit yoga duruşları uygulatarak deneysel bir çalışmanın içinde buluyor kendisini. Zaman içerisinde çocuklar üzerindeki pozitif etkinin görülmesi sonucunda RYE (Research on Yoga in Education) derneği kuruluyor.
Günümüzde Fransa, Belçika, Bulgaristan, İtalya, İspanya ve İngiltere’de çalışmalarını sürdüren RYE, dünya çapında birçok eğitmenin katkıları sonucunda, Avrupa ülkelerinin eğitim müfredatlarına uygun yoga programları geliştiriyor.
Geliştirilen programlar sınıf içerisindeki öğrenme ortamının işlevselliğini, öğretmen ve öğrencileri destekleyerek sağlamayı amaçlıyor.
Amerika’da yoganın eğitime girişi ise 30 yıllık bir geçmişe sahip. YogaEd veya YogaKids gibi bağımsız kuruluşların çabaları sonucu, 940’dan fazla devlet okulu, 5400’ü aşkın eğitmen ve 36 yoga programı, öğrencilerin akademik başarılarını desteklemeyi hedefliyor. Programların temeli, fiziksel duruşlara, nefes egzersizlerine, rahatlama tekniklerine, farkındalık ve meditasyon çalışmalarına dayandırılıyor.
Okul bazlı yoga programları üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen Bethany Butzer, okul müfredatlarına dahil edilen yoga pratiğinin duygusal denge, dikkat kontrolü, bilişsel verimlilik, olumsuz düşünce kalıpları, duygusal ve fiziksel aşırılık, olumsuz davranışlar gibi çocuklarımızı etkileyen çeşitli faktörler üzerinde olumlu etki yarattığını kanıtlıyor. Araştırmaları, yoganın her ülkenin eğitim politikalarına uyarlanabileceğini ve maliyetinin cüzzi olduğunu gösteriyor.
Sonuçlar, eğitime entegre edilen yoga pratiğinin, öğrencilerin sosyal ve duygusal becerilerinin, sınıf içi davranış ve performanslarının gelişmesine artı bir değer kattığını ve popüleritesinin gün geçtikçe arttığını gösteriyor. Yoganın çocuklarımızın, konsantrasyon, öz disiplin, anksiyete, stres, benlik saygısı, sorunlarla baş edebilme yetilerine olan pozitif katkısı, okul temelli yoga programlarının geliştirilmesinin önemini gözler önüne seriyor.
Yoga, çocuklarımızın ‘süper öğrenciler’ olmalarını nasıl sağlıyor?
Yoga birlik (union) anlamına geliyor. Bu pencereden bakıldığında, fiziksel ve zihinsel dengenin harmonisi olarak tanımlanayabileceğimiz yoga, geçtiğimiz yıllarda nörobilimcilerin yaptıkları çalışmalardan yola çıkarak, bambaşka bir boyut alıyor – bildiğimiz tüm eğitim metodlarının sorgulanmasına yol açıyor. Zihinsel dinginlik sağlanamadan öğrenmenin mümkün olamayacağı vurgulanıyor. Öğrenci stres altındayken mutlu olamadığı gibi öğrenmeye de kapalı oluyor.
Kıbrıs’ımızda, 13 – 18 yaş arası her dört çocuktan birinin stres altında olduğu varsayıldığında, çocuklarımızın öğrenme coşkusu ile dolup dolmadığı merak uyandırıyor. Ayrıca mutsuzluğun ötesinde, uzun vadede stresin sebeb olduğu diabet, obezite ve kalp rahatsızlıkları Kıbrıs Türküne çok uzak hastalıklar değil ve bunların hepsinin üzerinden yoga ve meditasyon vasıtası ile gelinebileceğini bilmek, yoganın eğitim sistemimizde nasıl yer alabileceği sorusunu sordurtuyor. Aşağıda, öğretmenlerimiz ve çocuklarla ilgilenen herkesin faydalanabileceği basit ama hayat değiştirici dokunuşlara yer veriliyor.
Çocuklarımız yaşlarının bir buçuk katı kadar konsantre olabiliyorlar. Bu demek oluyor ki 8 yaşındaki bir öğrencinin konsantrasyon süresi 12 dakikadır. Öğrencilerini iyi tanıyan bir öğretmen konsantrasyon süresinin bitiminde, çocukların bulundukları enerji düzeyine uygun 4 dakikalık bir yoga pratiği ile dersi bölebilir ve tekrar odaklanmalarını sağlayabilir. Deneyimler, 45 dakika süren bir dersin içerisine yerleştirilen bir nefes arası ile yoga hareket molası sonucunda çocuklarımızın öğrenme şevki ile dolacağını söylüyor.
‘Çocuklarımız için yaptığımız en iyi uygulama, eğitim programlarına yoga ve meditasyon eklememiz olmuştur.’
‘Çocuklar yaptıkları hareketlere odaklandıklarında, farkındalık düzeyleri artıyor.’
‘Müfredata yoganın eklenmesiyle, öğretmenlerimiz artık daha az gergin. Öğrencilerin konsantrasyonlarında artış görüldü ve enerjilerini yapmaları gerekenlere odaklamaya başladılar.’
Öğretmen geri bildirimleri
Her birimiz farklı algılama ve öğrenme stiline sahibiz. Genel olarak üç öğrenme şeklinden bahsedilir; işitsel, görsel ve kinestetik. Çoğumuz bu üç öğrenme stiline sahibizdir ancak bir tanesi diğerlerinden daha ağır basıyor. Yoga pratiğini, öğrenme stillerine uygun olarak sınıfa taşıyan ve yapılandıran bir öğretmenin öğrencilerine katkısı zaman içerisinde kendisini gösteriyor.
Okul müfredatını destekleme amacı ile geliştirilen iyi bir yoga programı üç temel öğrenme stiline yönelik olacağı gibi sağ ve sol beyini birbirine bağlayıcı bir yapıda oluyor. Sağ ve sol lobların dengeli olması çocukların kendilerine güvenmelerini, mutlu olmalarını öğrenmelerini ve öğrendiklerini hatırlamalarını sağlıyor.
Yoganın öğrenmeye katkısı:
• Meditasyon sayesinde öğrenciyi stresten arındırır
• Öğrencilerin konsantrasyon sürelerine uygun nefes teknikleri ve yoga hareketleri dikkatin toparlanmasını sağlar
• Öğrenme stillerinin hepsine hitap ederek öğrenmeyi destekler
• Sağ ve sol lob arasında bağlantıyı geliştirir